Türk halkı 1919’da başlayan mücadelede toplumun en elit
tabakasına, kültürel olarak ortalama vatandaştan epeyce uzak olan bir kitleye
icazet verdi. Neden? Bunu hiç merak ettiniz mi?
Çünkü Türk halkı elitizmden önce partizanlığı denemişti ve
perişan olmuştu da ondan. İttihat ve Terakki rejimi devletin üst düzey
görevlerini liyakate göre değil sadakate göre doldurdu. Sonuç hüsran üstüne
hüsran oldu, ve Birinci Dünya Savaşı mağlubiyetiyle oyun bitti.
İşte bu nedenle, Kurtuluş Savaşı döneminde ve Cumhuriyet’in
ilk on yılında Türkiye’de elitizm prim yaptı.
Maalesef tarihten ders almak nadir görülen bir erdem.
Rahmetli amcam bana bir özlü söz hatırlatırdı hep: “acaba başkalarının
tecrübelerinden ders alacak kadar akıllı bir adam var mıdır dünyada?”
Bugün yaşadığımız trajikomedi tarihin tekerrüründen başka
bir şey değil. İttihat ve Terakki’nin “ben yaptım oldu” zihniyeti, dünyanın
merkezinde kedisinin olduğu yanılsaması, dünyada olup biten olayları okumaktan
aciz oluşu, gerçekler yerine propagandayı öne çıkarması, liyakat yerine sadakate
önem vermesi bugünkü Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisi yönetiminde tekrardan
yaşanıyor. Sonucun farklı olması da çok zor.
Görünen o ki siyasetteki 2002 tasfiyesi eksik oldu. Bir an
önce tamamlanması lazım. En önemli görevlerini en ehil ellere teslim etmeyen
milletler er ya da geç bedelini öder. Türkiye’de de bu ay itibarıyla fatura masaya
gelmiş gibi görünüyor.
Son paragraf kimsenin itiraz edemeyeceği genel geçer bir doğruyu işaret ediyor. Ancak Cumhuriyet kurulduktan sonra da koltuklar pek öyle liyakat temelinde dağıtılmamış olmalı ki halinden memnun olmayan halk, yığınlar halinde Serbest Fırka'ya ve Fethi Bey'e yöneldi.
ReplyDelete