Partilerin ulusal ya da yerel seçimli pozisyonlar için
göstereceği adayların parti üst yönetimi, parti teşkilatı ya da parti üyeleri
yerine doğrudan seçmenler tarafından belirlendiği sistemlere “açık önseçim”
denir. Açık önseçim 1960’lı yıllarda
ABD’de uygulanmaya başlayan, son 10 yılda Avrupa ülkelerinde de yaygınlaşan bir
sistemdir.
ABD’de şu anda 50 eyaletin tamamında her iki parti bu
sistemi uygulamaktadır. Seçmen kayıtları
eyalet bazında o eyaletin seçim kurulu tarafından tutulur. Seçmenler kütüğe kaydolurken parti tercihi de
belirtir. Önseçim partiler tarafından
değil eyalet seçim kurulu tarafından düzenlenir. “Tam açık” ve “yarı açık” olarak iki ayrı
sistem söz konusudur. Yarı açık
önseçimde, seçmenler sadece kütüğe kaydolurken belirttikleri partinin
önseçiminde oy kullanabilir. Tam açık
önseçimde ise seçmenler kütükteki kayıtları nasıl olusa olsun istedikleri tek
bir partinin önseçiminde oy kullanabilir.
Her iki partinin başkanlık seçimlerinde çok rekabetçi birer
önseçim yaşadığı 2008 yılında 220 milyon seçmen içinden 35 milyonu Demokrat
Parti, 20 milyonu da Cumhuriyetçi Parti önseçiminde oy kullanmıştır.
Açık önseçim 2000’li yıllarda Avrupa’daki partiler
tarafından da benimsenmeye başlamıştır.
Şu ana kadar Avrupa’daki en büyük açık önseçim 2012 Cumhurbaşkanlığı
seçimi öncesinde Fransa Sosyalist Partisi tarafından yapılmıştır. Fransa Sosyalist Partisi üyelerinin doğrudan
oy kullanabildiği bu önseçimde Sosyalist Parti üyesi olmayan seçmenler de
partiye en az 1 Euro bağış yapmak ve “Fransa solunun temel ilkeleri” başlıklı
bir cümlelik bir metni imzalamak şartıyla oy kullanabilmiştir. Francois Hollande, birinci turda 2.7 milyon,
ikinci turda ise 2.9 milyon seçmenin oy kullandığı bir süreçle Sosyalist Parti
Cumhurbaşkanı adayı olarak seçilmiştir.
Açık önseçim son yıllarda İtalya ve Yunanistan’daki sol
partiler tarafından da benimsenmiştir.
Yeşiller Partisi sistemi Avrupa çapında uygulama kararı almıştır. Britanya Muhafazakar Partisi de açık önseçim
uygulamasını tartışmaktadır. Dünyanın
diğer bölgelerinden de Şili ve Güney Kore örnekleri verilebilir.
Türkiye’deki mevcut siyasi partiler kanunu açık önseçimi
zorlaştırmaktadır. Ancak bu zorlukların
Fransa Sosyalist Partisi’nin kullandığına benzer bir süreçle aşılabileceğini
düşünüyoruz. Açık önseçim yapmak isteyen
siyasi parti, adaylarını resmen merkez yoklaması ile belirleyip, merkez
yoklaması sonucunda YSK’ya bildireceği adayları kendi düzenleyeceği bir açık önseçim ile belirleyebilir.
Açık önseçim dünyada genelde fiziki (sandık başında) olarak
uygulanmaktadır. Ancak Güney Kore’deki
merkez sol parti son Curhurbaşkanlığı seçiminde tamamen elektronik/mobil bir
sistemi başarıyla denemiştir. Türkiye’de
açık önseçimi elekronik/mobil olarak gerçekleştirebilecek altyapı
mevcuttur. Ancak ilk denemede
güvenilirliği artırmak açısından fiziki (sandık ve parmak boyamalı) bir süreç
tercih edilebilir.
No comments:
Post a Comment