Biz Türkiye'de kızlı erkekli aynı evde nasıl kalınır, vali Hüseyin
Avni Coş gerçek mi karikatür kahramanı mı gibi lüzumsuz konuları tartışırken
İsrail'de önemli bir olay oldu. Hakkındaki yolsuzluk iddiaları nedeniyle
Dışişleri Bakanlığından istifa etmiş olan Avigdor Lieberman görevine geri
döndü. Geçmiş tecrübelere bakıldığında Türkiye-İsrail ilişkilerinde heyecanlı
günler yaşanma ihtimali yüksek.
Ne İsrail Başbakanı Netanyahu'nun, ne de
Lieberman'ın politikalarını tasvip etmek mümkün değil. Filistin topraklarında
acımasız bir Apartheid rejimi yürütürken sürekli mağdur edebiyatı yapıp
zeytinyağı gibi üste çıkabilmeleri tüm dünya için bir utanç kaynağı. Ancak
şöyle bir gerçek var: hükümetimiz bu çılgın ikili ile Fenerbahçe / Galatasaray
rekabeti kıvamında amansız bir atışmaya girmeyi seçti - Erdoğan / Davutoğlu
ikilisi Netanyahu / Lieberman ikilisine karşı.
Burada Türk vatandaşı, seçmeni ve vergi
mükellefi açısından şöyle bir sorun var. İnsan hakları sicilleri utanç verici
olabilir, ama Netanyahu / Lieberman ikilisi uluslararası siyasetin Real Madrid
veya Barcelona'sı sayılır. Reelpolitikten ikili ilişkilere, teknik altyapıdan
propagandaya çok ciddi ve profesyonel bir rakiple karşı karşıyayız. Bizim takım
ise son bir yıllık performansına baktığımızda bir Fenerbahçe / Galatasaray
değil 2.ligin son sıralarındaki Dardanelspor / İstanbul Güngörenspor ayarında.
Sormak lazım: Real Madrid / Barcelona
karşısına en azından Fenerbahçe / Galatasaray koyamayacaksak bu maça neden
çıkıyoruz? Kadınların durumundan ekonomiye, demokratikleşmeden çarpık
kentleşmeye bin tane iç meselemiz varken Türkiye'nin önceliği İsrail ile kişisel
bir didişme mi olmalı? Ortadoğu kavgalarına karışmalı mıyız? Bence cevap hayır.
Büyük ihtimalle çok yakında göreceğimiz ilk Netanyahu / Lieberman - Erdoğan / Davutoğlu karşılaşmasında bunları hatırlayalım.
No comments:
Post a Comment