Dünya piyasaları sallanıyor. Hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ülke hisse senedi piyasaları, gelişmekte olan ülke tahvil piyasaları ve emtia piyasalarında sert düşüşler var. Çin'de büyüme ciddi şekilde yavaşlıyor. Bu ortamda Türkiye'de bir finansal kriz olur mu?
Çok kısa ve net cevabım: Olmaz!
Nedeni basit. Türkiye'de finansal krizlerin tetikleyicisi her zaman ödemeler dengesi olmuştur. Petrol fiyatının 40 dolara düştüğü ve yakın bir gelecekte yükselmesi beklenmeyen bir ortamda serbest kur rejimi sayesinde Türkiye'nin ödemeler dengesi üzerindeki baskı kurun artması ile hafifler. Devlet borçlarının milli gelire oranının düşük olması merkez bankası ve diğer kamu otoritelerine geniş bir manevra alanı verir. Bankacılık sisteminde 2001 sonrası reformların olumlu etkisi hala tüketilmiş değil. Dış finansmanın zorlaşması büyüme hızını aşağı iter, ama bir finansal kriz olmaz.
Ancak finansal kriz olmaz demek işler yolunda demek değil. Hem de hiç değil. Zira Türkiye'de iş kurmaya çalışmış en büyüğünden en küçüğüne her girişimci bilir ki Türkiye'deki girişim ortamı çok kötüdür. Bu sorun teşviklerle, mikro politikalarla çözülemeyecek kadar büyüktür.
Türkiye'de parası olanın değil fikri olanın rahat ettiği bir ortam kurulmadığı müddetçe ne büyüme hızı artar ne de işsizlik düşer. 50 yıldır olduğu gibi iki ileri bir geri yürümeye devam ederiz.
İşte bu nedenle finansal krizden korkmak yerine uzun vadeli yapısal çözümlere odaklanmamız lazım. İlk yapmamız gereken ise ülkenin iç dinamiklerini harekete geçirecek bir kalkınma politikası oluşturmak.
Geldiğimiz noktada faizleri artırmanın faydalı olacağını düşünmüyorum. Parayla para kazanmanın kolaylaştırılması gerçek girişimcinin önünü açmaz, bilakis tıkar.
Siyasi sistemin bir an önce toplum mühendisliği kavgalarını, eskimiş ideolojik saplantıları bir yana bırakıp kalkınma politikası geliştirmeye odaklanması şart.
No comments:
Post a Comment