Son bir yıldır Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Akparti
yöneticilerinden “paralel devlet” ifadesini çok sık duyduk. Bu paralel devlet
nedir, nasıl bir şeydir?
Sayın Cumhurbaşkanı bu ifadeyi “devlette, özellikle de yargı
ve emniyette yerleşmiş organize gruplar” anlamında kullanıyor. Bu tanım yanlış,
zira Sayın Cumhurbaşkanı’nın tarif ettiği tür yapılanmalara Türkçemizde “derin
devlet” diyoruz.
Türkiye’nin geçmişte olduğu gibi bir derin devlet problemi
olabilir. Bunu tespit edecek ve çözecek olanlar ülkenin seçilmiş
yöneticileridir. Ancak bir “ekonomik paralel devlet” var ki, aslında derin
devletten çok daha önemli. Ülkemizin sadece siyasi değil ekonomik, sosyal ve
kültürel geleceğini için büyük bir tehlike.
Ekonomik paralel devlet nedir? İmar rantı ve siyaset
finansmanını içeren, saydamlıktan uzak bir ilişkiler ve para akışları
sistemidir.
Ekonomik paralel devletin büyüklüğü nedir? İnşaat ve
şehirleşme rakamlarıyla emlak fiyatlarından hareketle sadece Istanbul’daki
büyüklüğünün yılda 15-30 milyar TL, yani kişi başına yılda 1.000 - 2.000 TL arası
olduğunu tahmin edebiliriz.
Ekonomik paralel devlet nasıl oluşur? Şehirleşme katma değer
yaratan bir süreçtir. İnsanların şehirlerde birbirlerine yakın yaşamaları
ekonomik verimliliğe, daha etkin bir iş bölümüne ve daha hızlı fikir alış
verişine imkan tanır. Bu nedenle kalabalık bir şehrin merkezinde yapılan bir
bina, maliyeti aynı olan ama şehir dışında yapılan bir binadan çok daha
değerlidir. Şehir merkezlerindeki binaların piyasa değeri ile maliyeti arasındaki
farka “kentleşme katma değeri” ya da “imar rantı” diyebiliriz.
İmar rantı aslında bir katma değer türü olarak iyi bir
şeydir. Sorun var olmasında değil adil paylaşılmamasındadır.
Şehir merkezlerindeki binaların kırsala göre daha değerli
olmasını sağlayan o şehirde yaşayan herkesin katkısıdır. Bu bağlamda imar hakkı
artışlarıyla yaratılan katma değerin de tüm vatandaşlara ait olması gerekir.
Bu noktaya nasıl geldik? Türkiye Cumhuriyeti’nin bir türlü
çözemediği en büyük sorunlarından biri iç göç ve rastgele kentleşmedir.
1950’lerde hızlanan köyden kente göç olgusu 1970’lerde kontrolden çıktı.
Şehirlerin büyüme hızına hukuk ve siyaset yetişemedi. İmar rantının paylaşımı
kurallı bir şekilde yapılamadığından imar rantı kapanın elinde kaldı: “emsal
artışı” tabir edilen imar hakkı değişiklikleri belediye meclisleri tarafından
yapılıyor, ancak karşılığında kamu tarafından bir bedel tahsil edilmiyor.
Akparti iktidarına kadar imar rantı paylaşımı kaotik bir
şekilde yapılıyordu. Akparti devrim niteliğinde bir değişim yaptı: imar rantı
paylaşımını merkezileştirdi. Yıllardır kanıtlara bağlı olmadan konuşulan ve 17
Aralık sürecindeki bilgi sızdırma fırtınasıyla tüm detayları açığa çıkan süreç
esasen bu.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın haklı olduğu bir nokta var: devletin
kasasından çıkan bir şey yok. Ama hala büyük bir sorun var, zira tüm
vatandaşlara dağıtılması ya da en azından devletin kasasına girmesi gereken
ortak değerler siyasi iradeyle kişi ve kurumlara devrediliyor.
Mevcut düzenin pek çok zararı var:
- Gelir ve servet dağılımını bozuyor
- Girişimcilerin enerjisini üreterek katma değer yaratmak yerine arazi spekülasyonu ve imar hakkı yönetimine yöneltiyor
- Cari açığı körüklüyor
- Gençlere kötü örnek oluyor, geleceklerini teknoloji ve girişimcilik yerine rant kavgası ve siyasi güç istismarında aramaya teşvik ediyor
İşte “sağlam irade” göstermek gereken yer burası. Hodri
meydan – adalet ve kalkınmadan bahsediyorsak 2015 genel seçimlerinden önce bu tek
maddelik yasayı TBMM’den geçirelim.
No comments:
Post a Comment