Thursday, 11 June 2015
Koalisyon sürecinde sonuç belli değil, ama yol haritası belli
Koalisyon sürecinde sonuç belli değil ama herkes söyleyeceğini söyledi. Bu sayede yol haritası belli oldu.
Erdoğan görevi Davutoğlu'na verir. HDP şu aşamada AKP ile koalisyona hayır diyor. CHP de önce AKP'siz hükümet seçeneklerini denemek istiyor. Birinci turda AKP'nin tek muhatabı MHP. MHP kırmızı çizgilerini ortaya koydu: Cumhurbaşkanı'nın anayasal sınırlara çekilmesi, çözüm sürecinin sona erdirilmesi ve dört bakanın Yüce Divan'a gönderilmesi. AKP bu şartları kabul ederse AKP-MHP hükümeti kurulur, kabul etmezse Davutoğlu görevi iade eder.
Davutoğlu'ndan sonra sıra Kılıçdaroğlu'na gelir. Erdoğan'ın görevi Kılıçdaroğlu'na vermekten imtina ederek kriz çıkarma eğiliminde olmadığı anlaşılıyor. Kılıçdaroğlu MHP ve HDP ile üçlü koalisyon, HDP destekli CHP-MHP koalisyonu ve azınlık hükümeti senaryolarını dener. Bunlardan herhangi biri üzerinde uzlaşma sağlanırsa hükümet kurulur, sağlanamazsa Kılıçdaroğlu görevi iade eder.
Bu durumda Erdoğan Davutoğlu'na ikinci kez görev verir. Davutoğlu CHP ile koalisyon kurmayı dener. Bu mümkün olmazsa azınlık hükümetine güvenoyu ister. Son senaryo olan AKP azınlık hükümeti de güvenoyu alamazsa tekrar seçime gidilir.
Bu kadar farklı alternatif arasından bir hükümet çıkma olasılığı hala yüksek görünüyor!
Wednesday, 10 June 2015
Koalisyonların sicili hiç de fena değil, esas sorun siyasi gerginlik ve kamplaşma
Genel seçimlerde hiç bir partinin Meclis’te tek başına
çoğunluğu sağlayamamasının ardından koalisyon tartışmaları ve pazarlıkları
başladı.
Özellikle Akparti camiasında “sakın koalisyon gelmesin”
söylemi sıkça dile getiriliyor. Acaba bu iddia makul mü, tarihsel gerçeklerle
uyumlu mu? 1960’tan bu yana göreve gelen koalisyonları hızlıca inceleyelim.
1961 seçimlerinin ardından iki büyük parti CHP ve AP
hükümeti birlikte kurdular. Bu hükümet demokrasiye geçişi başarıyla yürüttü, Talat
Aydemir’in darbe girişimini savuşturdu.
CHP-AP koalisyonunun ardından kurulan CHP-YTP-CKMP
koalisyonu AET ile ortaklık anlaşmasını imzaladı, ikinci Talat Aydemir darbe
girişimini savuşturdu.
CHP-MSP koalisyonu 1973 seçimlerinde çok dağınık bir siyasi
tablo ortaya çıkmasının ardından kuruldu. Aslında AP ile ondan kopan MSP ve DP
parlamento çoğunluğuna sahipti, ama yeni partiler Demirel’in başbakanlığını
kabul etmeyince sağ koalisyon kurulamadı, yerine CHP-MSP geldi. Bu koalisyon
demokrasiye geçişi sağladı, genel af çıkardı ve Kıbrıs barış harekatını
gerçekleştirdi.
CHP Kıbrıs harekatının ardından ülkeyi erken seçime
götürmeyi başaramayınca “milliyetçi cephe” adı verilen AP-MSP-CGP-MHP koalisyonu
kuruldu. İki yıl süren bu koalisyon ülkedeki sağ/sol kamplaşmasını
keskinleştirdi, bıçak sırtında giden hükümet petrol krizine gerekli reaksiyonu
veremediği için ülke ekonomik krize sürüklendi.
1977 seçimlerinde CHP en büyük parti olmasına rağmen Meclis
çoğunluğu AP, MSP, MHP üçlüsündeydi. CHP azınlık hükümeti güvenoyu alamadı,
ikinci milliyetçi cephe kuruldu. Ekonomik kriz de siyasi gerginlik de
derinleşti.
CHP 1978 başında AP’den kopan 10 milletvekili ve küçük
partiler DP/CGP ile koalisyon kurdu. Meclis çoğunluğu bıçak sırtında olan bu
hükümet de ekonomik krize çare bulamadı.
1979 ara seçiminin ardından AP azınlık hükümeti kuruldu, MSP
ve MHP dışarıdan destekledi. 24 Ocak kararlarını bu hükümet aldı ve ekonomik
krizi kontrol altına alıp çözmeye başladı. Öte yandan siyasi gerginlik
azaltılamadı ve ülke 12 Eylül darbesine sürükledi.
Askeri rejim ve ANAP iktidarının ardından 1991 yılında
DYP-SHP koalisyonu kuruldu. İstikrarlı bir hükümetti, demokratikleşme yolunda
önemli adımlar atabildi.
Özal’ın vefatı ve Demirel’in cumhurbaşkanı seçilmesinin
ardından ikinci DYP-SHP koalisyonu kuruldu, ancak ilki kadar başarılı olamadı.
1994 krizi yaşandı.
1995 seçimlerinden sonra kurulan DSP destekli ANAP-DYP
koalisyonu kısa sürdü. Yerine RP-DYP koalisyonu kuruldu. “Refahyol” adı verilen
bu hükümet uyumlu çalıştı, ancak 28 Şubat sonrası DYP’de yaşanan bölünme
sonrası düştü.
1997’de kurulan CHP destekli ANAP-DSP-DTP hükümeti istikrarı
sağlayamadı. 1999 seçimlerine kısa süreli DSP azınlık hükümetiyle girildi.
1999 seçimleri sonrasında DSP-MHP-ANAP hükümeti kuruldu.
Uyumlu çalışabildi, demokratikleşme yolunda bazı adımlar attı. Yeni
cumhurbaşkanı 5 partinin uzlaşmasıyla seçildi. Bir ekonomik reform paketi
açıklandı, paket başarılı olmadı ve 2001 krizi yaşandı. Kriz sonrası koalisyon
devam etti ve Kemal Derviş’in göreve gelmesiyle bu sefer çok daha kapsamlı bir
ekonomik reform paketi hazırlandı. Üçlü koalisyonun ekonomi programı 2002-2007
Akparti hükümeti tarafından da değiştirilmeden uygulandı.
Bu tabloya baktığımızda koalisyonların genel olarak ülkeyi
iyi yönetemediğini söylemek mümkün değil. Özellikle demokratikleşme konusunda
koalisyonların sicili oldukça iyi: 1961 CHP-AP, 1973 CHP-MSP, 1991 DYP-SHP ve
1999 DSP-MHP-ANAP hükümetleri uzlaşmacı ve kapsayıcı adımlar atabildiler.
Koalisyonlar döneminde yaşanan 1978-1979, 1994 ve 2001
krizleri malum. Ancak tek parti iktidarları döneminde de 1950’lerin sonunda ve
1960’ların sonunda çok derin ödemeler dengesi krizleri, yani “döviz krizleri” yaşandı.
Akparti döneminde de 2008 yılında teğet geçeceği söylenen küresel kriz
sırasında 1994 ve 2001 krizleri seviyesinde bir eksi büyüme gerçekleşti.
Hal bu iken seçmeni koalisyonla korkutmak yanlış.
Koalisyonların sicili hiç de fena değil.
Ancak son elli yıldaki siyasi tecrübelerimizden
çıkaracağımız önemli başka dersler var.
Birincisi, Türkiye’nin en büyük riski siyasi gerginlik ve
kamplaşma. 1970’lerin sonları ve 1990’ların ortasında ülkemiz en büyük hasarı ayrışma
ve kutuplaşmadan gördü.
İkincisi, Meclis çoğunluğu bıçak sırtında olan hükümetler
çok riskli.
Üçüncüsü, bir hükümetin hem koalisyon hem de azınlık
hükümeti altından kalkılamayacak bir zorluk. Sadece azınlık hükümeti veya
sadece koalisyon yönetilebiliyor, ama ikisi bir araya gelince olmuyor.
Bu tarihsel tecrübe ve çıkarımlarla mevcut siyasi durum
hakkında ne söyleyebiliriz?
Akparti’nin herhangi bir partiyle kuracağı koalisyon
istikrarlı olur. Ancak kutuplaşmayı önleme yönünde bir adım olan AKP-CHP
koalisyonu fay hatları üzerine kurulacak olan AKP-MHP veya AKP-HDP
koalisyonlarına göre daha az risklidir.
HDP destekli CHP-MHP veya MHP destekli CHP-HDP azınlık koalisyonlarının
başarı şansı çok düşüktür. MHP ve HDP’nin dışarından destekleyeceği CHP azınlık
hükümeti 2+1 formüllerine tercih edilmelidir.
Akparti’nin bir partinin açıkça desteğini almadan azınlık
hükümeti kurmaya çalışması da çözüm değildir.
Akparti’li her koalisyon Meclis içinde istikrarlı olur,
ancak toplumsal barışı sağlamak konusunda AKP-CHP koalisyonunun şansı daha
yüksek olacaktır.
CHP açısından üçlü koalisyon, azınlık hükümeti ve Akparti’yle
koalisyon alternatifleri makuldür.
Sonuç olarak korkmamız gereken risk koalisyon değil siyasi
gerginlik ve kutuplaşmadır.
Hükümet pazarlıklarında kilit parti CHP
2015 seçimlerinin tek parti iktidarına son vermesinin
ardından koalisyon pazarlıkları başladı.
AKP iktidardan ayrılmaya hiç hazır değil, o nedenle
koalisyona açık olduğu mesajını veriyor. MHP tam aksi çizgide, iktidara gelmemek
için elinden geleni yaptığı izlenimini uyandırıyor. HDP ise seçimde yaptığı oy
patlamasını sindirmeye çalışıyor.
Seçmenlerin çoğunluğu kısa vadede yeni bir seçim yapılmasına
sıcak bakmıyor. Bu nedenle, erken seçimi tetikleyecek olan partinin yeni seçimde
ciddi bir bedel ödemesi muhtemel. MHP bu riski kararlı bir şekilde alıyor -
kırmızı çizgilerini ortaya koydu ve hodri meydan dedi. HDP ise bir yandan
aldığı “ödünç” oyların ziyadesiyle AKP karşıtı olması, bir yandan da Çözüm
Süreci’nde masanın iki tarafına birden oturmanın yaratacağı zorluk nedeniyle
AKP ile koalisyona sıcak bakmıyor.
MHP ile HDP’nin durumu koalisyon pazarlıklarında AKP’yi CHP
ile masaya oturmaya mecbur bıraktı. CHP’nin bu fırsatı değerlendirmesi
gerektiği kanaatindeyim.
CHP elbette ki AKP’nin şartlarını kabul etmek zorunda değil.
Ama hükümete katılmayı peşinen reddetmenin CHP’ye bir fayda sağlamayacağını
düşünüyorum. CHP seçim kampanyasında iktidara gelmeye hazır olduğunu ısrarla
beyan etti, bu iddiaları uygulamaya geçirmesi lazım.
Seçim sonuçlarından çıkarabileceğimiz çok kritik bir mesaj
daha var: geçmiş seçimlere göre daha başarılı ve kucaklayıcı bir kampanya
yürütülmesine rağmen CHP oylarının artmadı. AKP oyları MHP ve HDP’ye çok rahat
kayarken CHP’ye kaymıyor. AKP tabanında CHP’ye yönelik güvensizliğin çok derin
olduğu anlaşılıyor. AKP tabanı CHP’nin mesajlarını hiç almıyor, çünkü CHP’yi
dinlemiyor bile. CHP oylarının ileride yüzde 30’un üzerine çıkmasının önündeki
en büyük engel bu. CHP, AKP ile koalisyon kurmayı AKP tabanındaki imajını
değiştirmek için bir fırsat olarak kullanabilir.
Bu değerlendirme ışığında CHP ne yapabilir? Sırasıyla şu
adımları atabilir:
- Öncelikle diğer iki muhalefet partisini üçlü koalisyona davet eder ve MHP ile HDP’nin ikisine de makul bir uzlaşma noktası önerir.
- Üçlü koalisyon olmazsa aynı uzlaşma noktası etrafında azınlık hükümeti kurabileceğini vurgular.
- AKP’siz koalisyon ya da azınlık hükümeti kurulamazsa ülkeyi hükümetsiz bırakmayacağını ve AKP ile koalisyon pazarlığı yapmaya hazır olduğunu ifade eder.
- Hem üçlü koalisyon için, hem de AKP-CHP koalisyonu için şartlarını çok net bir şekilde ortaya koyar. Pazarlıkları kapalı kapılar ardında değil mümkün olduğunca saydam bir şekilde yapmaya çalışır.
- İlk iş olarak başta iç güvenlik yasası olmak üzere özgürlükleri kısıtlayıcı düzenlemelerin kaldırılması.
- Ekonomik ve sosyal programın üç partinin ortak paydası üzerinden oluşturulması.
- YÖK’ün kaldırılması.
- Çözüm Süreci’nin TBMM içinde ve HDP muhatap alınarak yeniden yapılandırılması.
- Yolsuzlukla mücadelenin TBMM tarafından kapsamlı bir şekilde yapılması.
- Azınlık hükümeti senaryosunda Meclis dışından MHP ve HDP’ye yakın birkaç ismin bakan yapılması.
- Koalisyonda muhatabın Cumhurbaşkanı değil AKP genel başkanı olması.
- Cumhurbaşkanı’nın anayasal yetkilerini aşan eylemlerine son verilmesi.
- Cumhurbaşkanlığı ödenek ve personelinin normal seviyelere indirilmesi.
- Cumhurbaşkanı’nın bakanlar kuruluna başkanlık etme yetkisini koalisyon boyunca kullanmaması.
- Dört bakanın Yüce Divan’a gönderilmesi.
- Bu düzenlemelere karşılık Tayyip Erdoğan’ın meşruiyetinin sorgulanmaması.
- Geçen dönemki anayasa çalışmalarında dört partinin üzerinde uzlaştığı 60 maddenin referanduma götürülmeden anayasa değişikliğinin TBMM’de yapılması.
- Ekonomi yönetiminde iki partiden birer kişi arasında eşbaşkanlık (örneğin Mehmet Şimşek ve Selin Sayek Böke)
- Hükümetin yargı üzerindeki etkisini sınırlandıracak düzenlemeler yapılması.
- Milli Eğitim ve Adalet bakanlıklarının Meclis dışından uzman ve tarafsız kişilere verilmesi.
- Yerel yönetimlerin yetkileri artırılması.
- Çözüm Süreci’nin kaldığı yerden devam etmesi.
Tuesday, 9 June 2015
Seçim sonrası hükümet senaryoları
2015 genel seçimlerinde 13 yıllık bir aradan sonra ilk defa
Meclis’te hiç bir parti tek başına çoğunluğu sağlayamadı. Hükümetin nasıl
kurulacağı hararetle tartışılıyor.
İlk gecenin heyecanıyla bazı siyasetçiler tekrar seçime
gidilmesinden bahsettiyse de ben bu senaryoya fazla ihtimal vermiyorum. Siyasi
liderler ve partilerin duruşları değişmeden yapılacak bir genel seçimde farklı bir
netice çıkması zor. Seçmenin bu senaryoyu tetikleyecek partiyi cezalandırması
ihtimali ve yeni milletvekili seçilenlerin tekrar sahaya inmeye istekli
olmaması da seçimlerin yenilenmesi ihtimalini azaltan faktörler.
Milletvekili dağılımı itibarıyla pek çok alternatif hükümet
senaryosu var: AKP ve CHP azınlık hükümetleri, AKP’nin diğer üç partiden
herhangi biriyle kuracağı koalisyonlar, AKP karşıtı üçlü koalisyon ve CHP’nin
MHP veya HDP’den biriyle kuracağı azınlık koalisyonunun diğeri tarafından
desteklenmesi. Bu ihtimalleri tek tek ele alalım.
AKP’nin milletvekili sayısı 275’e çok yakın olsaydı azınlık
hükümeti mantıklı görülebilirdi, ama 258 milletvekiliyle bu senaryo kolay
değil. Azınlık hükümeti için AKP’nin bir partinin açık desteğine ihtiyacı var.
AKP’yi açıkça destekleyerek risk alacak bir siyasi partinin bu riski almışken
hükümete girmenin avantajlarından faydalanmayı reddetmesi kolay değil.
AKP karşısında üçlü koalisyon kurulması MHP ve HDP’nin Kürt
sorunu konusundaki duruşları nedeniyle zor görünüyor. CHP’nin MHP ile HDP’den biriyle
koalisyon kurup diğerinin dışarıdan desteğini alması da hem koalisyonun hem de
azınlık hükümetinin zorluklarını aynı anda taşıması nedeniyle gerçekçi değil.
Bu durumda AKP’siz bir hükümetin üçlü ya da ikili bir koalisyon yerine CHP
azınlık hükümeti olması daha akla yakın görünüyor.
AKP diğer partilerden herhangi biriyle koalisyon yaparak
iktidarını sürdürmeye yatkın olduğu izlenimini veriyor. AKP-CHP koalisyonu
piyasalar açısından en tercih edilen alternatif. İki partinin birlikte
referanduma gitmeden anayasayı değiştirecek çoğunluğa sahip olması da tüm parti
ve seçmenleri memnun edecek bazı hamlelerin yapılmasını kolaylaştırabilir.
AKP-MHP koalisyonu tabanların en uyumlu olduğu formül. Ancak
Cumhurbaşkanlığı, yolsuzluklar ve özellikle Çözüm Süreci konusunda MHP’nin sert
tutumuna AKP’nin taviz vermeye hazır olup olmadığı henüz belli değil.
AKP ile HDP arasında Çözüm Süreci odaklı bir koalisyon
kurulabilir. HDP’nin bugün geldiği nokta AKP’nin 2002-2007 arasındaki duruşuna
oldukça yakın. Ancak HDP’ye ilk defa oy veren seçmenlerin AKP karşıtlığı
oldukça kuvvetli – AKP ile koalisyon kurarak sözünden dönmek HDP için kolay
değil.
Mevcut koşullar altında ben en yüksek ihtimali AKP-CHP
koalisyonunda görüyorum. İş dünyası ve kanaat önderlerinin de baskısıyla iki
partinin bu yöne doğru itelenme ihtimali yüksek. Bunun gerçekleşmemesi halinde
AKP’nin önce MHP, sonra da HDP’ye koalisyon teklif edeceğini, sonunda da
azınlık hükümetine güvenoyu isteyeceğini tahmin ediyorum.
Erken seçimi ne seçmenler ne de yeni seçilen milletvekilleri
arzu etmiyor. Bu nedenle oyun bozanlık yaparak erken seçime yol açacak partiler
seçmen tarafından cezalandırılacaktır. Tüm partinin bunu göz önüne alarak karar
vereceklerini tahmin ediyorum.
AKP başkanlık sistemine geçiş ve yoluzlukların üzerine
gidilmemesi konusunda ısrarcı olarak hükümetin kurulmasını zorlaştırırsa kısa
zamanda yapılacak erken seçimde daha da büyük kayıplara uğrayabilir. Ancak üç
muhalefet partisinin hem kendi aralarından bir hükümet çıkaramayıp hem de AKP
ile koalisyonu reddetmeleri halinde seçmenin tekrar AKP’ye yönelmesi de mümkün.
Partiler arasındaki müzakereler heyecanlı geçeceğe benzer –
merakla ve heyecanla bekliyoruz...
Subscribe to:
Posts (Atom)