Thursday, 15 January 2015

Yugoslavyalaşmanın ayak sesleri

Bugün THY artık Cumhuriyet gazetesini dağıtmayacağını açıklamış.


Akparti iktidarı çok yanlış bir yola girmiş durumda. “Madem ki Meclis çoğunluğumuz var, kafamıza ne eserse onu yaparız” ve “seçim kazanan için her şey mubahtır” yaklaşımları hayal etmekte bile zorlanacağımız kadar riskli. Sonra “Türkiye nasıl Yugoslavya oldu” diye çok ağlarız.

Çok yakınımızda ve çok yakın tarihte yaşanan örneği hatırlayalım. 1990’lar Yugoslavya’sındaki “kültürel bölünme” bugünkü Türkiye’den fazla değildi. Sırp, Hırvat ve Boşnak etnik grupları “aşağı yukarı” değil tamamen aynı dili konuşur. Sloven ve Makedon dilleri de bu ortak dilin yakın akrabasıdır.  “Bölünmüşlük” esasen objektif/demografik değil algısaldı.

Sebeplerini ve gelişimini uzun uzadıya tartışabiliriz, ama bir noktada Sloven ve Hırvat nufus Yugoslavya devleti için “bu devlet benim devletim değil” hissine kapıldı. Bu his bir kere oluştuktan sonra geriye dönüş çok zor: bir yanda Yugoslavya’nın acı tecrübeleri, öye yanda Güneydoğu’da otuz yılda geldiğimiz nokta malum. Suriye ve Irak’taki insanlık dramlarına ise hiç girmeyelim.

Son günlerdeki olaylar gösteriyor ki vatandaş-devlet ilişkilerinde dışlanmışlık hissi bir toplumsal patlama noktasına gelmiş durumda. Gezi Parkı olayları bunun ufak bir habercisiydi sadece.

Başta Sayın Erdoğan olmak üzere Akparti üst yönetiminin bu konuda acilen bir durum değerlendirmesi yapması şart. Sandıkta %40 ya da %50 oy alacağım diye sürekli gerginlik politikası yürütmenin maliyeti çok ağır olabilir. Yanlış yolda “sağlam irade” bugün hayal bile edemeyeceğimiz bir tahribata yol açabilir. Tornistan zamanı bugün - yarın çok geç olabilir.

No comments:

Post a Comment