Bugün THY artık Cumhuriyet gazetesini dağıtmayacağını
açıklamış.
Akparti iktidarı çok yanlış bir yola girmiş durumda. “Madem
ki Meclis çoğunluğumuz var, kafamıza ne eserse onu yaparız” ve “seçim kazanan
için her şey mubahtır” yaklaşımları hayal etmekte bile zorlanacağımız kadar
riskli. Sonra “Türkiye nasıl Yugoslavya oldu” diye çok ağlarız.
Çok yakınımızda ve çok yakın tarihte yaşanan örneği
hatırlayalım. 1990’lar Yugoslavya’sındaki “kültürel bölünme” bugünkü Türkiye’den
fazla değildi. Sırp, Hırvat ve Boşnak etnik grupları “aşağı yukarı” değil
tamamen aynı dili konuşur. Sloven ve Makedon dilleri de bu ortak dilin yakın
akrabasıdır. “Bölünmüşlük” esasen
objektif/demografik değil algısaldı.
Sebeplerini ve gelişimini uzun uzadıya tartışabiliriz, ama
bir noktada Sloven ve Hırvat nufus Yugoslavya devleti için “bu devlet benim
devletim değil” hissine kapıldı. Bu his bir kere oluştuktan sonra geriye dönüş
çok zor: bir yanda Yugoslavya’nın acı tecrübeleri, öye yanda Güneydoğu’da otuz
yılda geldiğimiz nokta malum. Suriye ve Irak’taki insanlık dramlarına ise hiç
girmeyelim.
Son günlerdeki olaylar gösteriyor ki vatandaş-devlet
ilişkilerinde dışlanmışlık hissi bir toplumsal patlama noktasına gelmiş
durumda. Gezi Parkı olayları bunun ufak bir habercisiydi sadece.
Başta Sayın Erdoğan olmak üzere Akparti üst yönetiminin bu
konuda acilen bir durum değerlendirmesi yapması şart. Sandıkta %40 ya da %50 oy
alacağım diye sürekli gerginlik politikası yürütmenin maliyeti çok ağır
olabilir. Yanlış yolda “sağlam irade” bugün hayal bile edemeyeceğimiz bir
tahribata yol açabilir. Tornistan zamanı bugün - yarın çok geç olabilir.
No comments:
Post a Comment