Monday 10 February 2014

Dindar nesil yetiştirelim derken

Amerika’da toplum genelde dindardır. Din, toplumsal hayatta önemli rol oynar. Devlet laiktir, dinlere eşit mesafedir, hatta dini kurumlara mesafelidir – ama hem Hıristiyanlığın tüm çeşitleri, hem de sayısız başka din kurumsal ve bireysel olarak çok aktiftir. Siyasi tartışmalarda dinden, imandan, Allah’tan bahsetmek makbuldür.

Avrupa’da ise toplumlar genelde pek dindar değildir. Din, toplumsal hayatta çok az ülkede önemli rol oynar. Bazı ülkelerde resmi “devlet kilisesi” hala vardır, ama muhteşem katedraller inançlı kalabalıklardan ziyade turistlerle doludur. Hıristiyanlık kimlik olarak ve kültürel alanlarda güçlüdür, ancak siyasette ve günlük yaşamda etkisini kaybetmiştir.

Bu farkın sebebi ne olabilir? Amerikalılar büyük ölçüde Avrupalı göçmenlerin torunlarıyken iki kıtada toplumsal değerler nasıl farklı evrildi?

Kanaatimce farkın kaynağı din-ahlak ve din-devlet ilişkilerinde yatıyor. Avrupa’da kiliseler 1000’li yıllardan 1400’lü yıllara kadar siyasi gücü ellerinde tutanlara göre daha makul, insancıl ve ahlaklı bir çizgide oldu. Ama 1400’lerden sonra durum değişti. Özellikle Katolik kilisesi iktidarla ve zenginlikle özdeşleşti. “Dindar insan ahlaklı olur” genellemesi bozuldu, hatta kilise mensuplarına şüpheyle bakılır hale geldi. Luther ve Calvin’le başlayan isyan temelde itikadi değil ahlakiydi. Sonuç Avrupa toplumlarında dini kurumlara güvenin yitirilmesi ve dinin etkisinin azalması oldu.

Amerika Avrupalılar tarafından Reform sürecinden sonra iskan edildiği halde din-ahlak ve din-devlet ilişkileri bu şekilde yürümedi. Dini kurumlar hiç bir zaman iktidarı paylaşmadı. Kiliseler halktan gelen gönüllü bağışlarla ayakta durdu ve sosyal yardımlaşmanın belkemiğini oluşturdu. Sadece “dindar insan ahlaklı olur” değil “dindar insan cömert ve yardımsever olur” algısı da yerleşti.

Türkiye 19.yüzyıl sonlarından son birkaç onyıla kadar bu perspektiften Avrupa’dan ziyade Amerika’ya yakındı. Din siyasi iktidarlardan ziyade halkın sahip çıktığı bir değer oldu. Ancak 12 Eylül 1980’den sonra başlayan dinin ciddi bir “iktidar pekiştirici unsur” olarak kullanılması trendi Akparti iktidarıyla güçlendi. Sonuç ayakkabı kutuları ve internete düşen malum telefon görüşmeleri oldu.

Akparti devletin imkanlarını “dindar nesil” yetiştirmek için kullanmaya çalışıyor. Ama devleti bu yolda aktif olarak kullanmanın çok büyük ve uzun vadeli etkileri olması kaçınılmaz. “Müslümanlık” etiketinin arkasına sığınanların otoriter devlet davranışı ve adaletsiz şahsi zenginleşme süreci içinde olduğu görülünce Avrupa’da beş yüz yıl önce ortaya çıkan toplumsal tepki Türkiye’de de yavaş yavaş tetikleniyor.

Bugünkü seçim nutukları filan teferruattır. Akparti iktidarı Türkiye’deki din-ahlak ilişkisinde taşları yerinden oynattı. Sonuçlarını hep birlikte göreceğiz.
   

1 comment:

  1. ATATÜRK ilke ve inkılaplarına “Yetmez ama EVET” diyen Kürt HDP'ye, “Eşhedü en lâ ilâhe … ” diyen Kürt ise AK PARTi'ye yönelmektedir. Binaenaleyh ATATÜRKÇÜLER, Sn.ERDOĞAN'ın “Dindar nesil yetiştirme” projesine, vatanın ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü adına “Yetmez ama EVET” demelidirler. Namaza, oruca biranönce başlasalar daha da iyi olacaktır.

    ReplyDelete