Thursday 29 October 2015

Cumhuriyet'i kurduk mu, yoksa henüz kurmakta mıyız?



Cumhuriyet Bayramımız milletce kutlu olsun. Nice yıllara!

Milli Mücadele’yi yürüten, Meclis’i kuran ve Cumhuriyet’i ilan eden Atatürk liderliğindeki kurucu kadroyu ve 10 yıl süren savaşlarda büyük fedakarlıklar gösteren ecdadımızı minnetle anıyorum.

Ancak Cumhuriyet’i kuranları minnetle anmak yetmiyor. Cumhuriyet’in 92.yılında yaşamakta olduğumuz siyasi kriz gösteriyor ki bu Cumhuriyet işinde pek de başarılı olamadık...

Önce genel bir tespit yapalım: 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet “ilan edildi”, kurulmadı. Bir Cumhuriyet kurmak yıllar, hatta nesiller alan bir süreç. 29 Ekim 1923’te Türk siyasi elitleri bir Cumhuriyet kurma iradesi gösterdi ve kurmak için yola çıktı. Maalesef bu kurulum sürecinde daha sadece yarı yola geldik.

Cumhuriyet nedir? Cumhuriyet vatandaşların çok büyük bir bölümünün en yerelden en genele kadar karar verme süreçlerinde aktif rol aldığı bir rejimdir. Herkesin zaman, enerji, gelir ve servetinin bir bölümünü kamusal ihtiyaçlara gönüllü olarak ayırdığı bir rejimdir. Vatandaşın kendi yaşadığı yerdeki sorunlarını çözme sorumluluğunu üzerine aldığı bir rejimdir – yani “kurtar bizi baba” çağrısının siyasetten silinmesi demektir.

Türkiye olarak bugün bu noktanın yakınında bile olmadığımız aşikar. Kendimizi fazla hırpalamayalım – tarihin en merkeziyetçi devlet geleneğinden Cumhuriyet’e geçmek elbette kolay değil. Yıllar, nesiller alacak. Ama bugün yaşadığımız siyasi kriz yüzümüzü doğru yöne çevirme ve adımlarımızı sıklaştırma zamanının geldiğine işaret ediyor.

Ne yapmamız gerektiğini teşhis edebilmek için Türkiye devletinin tarihine gerçekçi bir bakışla başlamak şart. Bugün içinde yaşadığımız devlet 1923’te değil 1800’lerin başında kurulmuştur. Eğitim kurumlarından ordusuna, bankalarından yerel yönetimlerine, dışişleri teşkilatından maliye teşkilatına kadar bugün içinde yaşadığımız sistemin pek çok kurumunun kökleri 1800’lere uzanır.

En başarılı yeni çağ imparatorluklarından biri olan “klasik” Osmanlı rejimi 1800’lerin başlarında ömrünü doldurdu ve iflas etti. Yerine tüm dünyada olduğu gibi, devlet ile teba arasında aidiyet ilişkisi kurabilen bir “ulus devlet” inşa etmeye girişildi. Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türk milliyetçiliği gibi farklı ideolojiler denenirken temel strateji değişmedi: bir yandan mümkün olduğu kadar insanı eğiterek yeni milleti “üretmek”, bir yandan da devlet hakkında bir aidiyet ya da sahiplenme duygusuna sahip olmayan kitleler ikna edilerek yeni milleti “edinmek”.

Atatürk esasen 1920’lerde yeni bir devlet kurmamıştır – 1800’lerin başından beri adım adım kurulmakta olan bir sistemi savaş sonrası dağılmaktan kurtarmış, derli toplu ve odaklı hale getirmiş, gelişimini hızlandırmıştır.

Atatürk’ün 1923’te Cumhuriyet’i ilan etmesi ulus devlet inşasında birinci fazdan ikinci faza geçişin sinyalidir. Birinci faz toplumun kader birliği yapmasıydı – Osmanlı’nın son yüzyılındaki başarısız denemelerin ardından bu hedef Milli Mücadele ile başarıldı. İkinci faz ise devletteki yöneten/yönetilen ayrımının ortadan kaldırılması, kader birliği yapmış olan toplumun çok daha fazla sayıda mensubunun siyasi karar alma süreçlerine dahil edilmesiydi. İşte Cumhuriyet budur – kısaca “siyasi sistemin derinleşmesi” diyebiliriz. Bu yolda yürüyoruz, ancak daha yolumuz uzun.

Bu yolda daha hızlı gitmek ve engelleri aşabilmek için öncelikle davamızın “kurulmuş bir Cumhuriyet’i muhafaza etmek” değil “kurulmaya başlanmış olan bir Cumhuriyet’in kuruluşunu tamamlamak” olduğunu kabullenmemiz gerekiyor. Geçmişe değil geleceğe bakacağız.

Cumhuriyet olabilmek için siyaseti az sayıda insandan büyük fedakarlıklar beklediğimiz bir alan değil herkesin payına düşen küçük fedakarlıkları bahane aramadan, kaçmadan yerine getirdiği bir alan haline getirmemiz gerekiyor.  Unutmayalım ki, Atatürk Samsun’a çıktığı için 40 ilde Müdafa-i Hukuk Cemiyetleri kurulmadı. 40 ilde Müdafa-i Hukuk Cemiyetleri kurulup halk kendi kaderini tayin etmeye talip olduğu için Atatürk’ün Samsun’a çıkıp sevk ve idaresini üstlenebileceği bir hareket doğdu.

Cumhuriyet, iktidara gelme yöntemleri ne kadar demokratik olursa olsun, az sayıda kişinin 76 milyon adına karar verdiği bir rejim değildir. Tüm kararların alınabileceği en alt kademede alındığı bir rejimdir. Yönetenler ve yönetilenler arasındaki mesafenin azalmasıdır. Saydamlık ve hesap vermedir. Bireysel meselelerde bireylerin, mahalleyi ilgilendiren konularda mahallenin, şehri ilgilendiren konularda şehrin, ili ilgilendiren konularda ilin karar vermesi ve sorumluluk almasıdır. Merkezi devletin sadece tüm milleti ilgilendiren büyük meselelere odaklanmasıdır.

Otoriter ve merkeziyetçi bir devletten işlevsel bir Cumhuriyet’e dönüşmek bir türlü kurtulamadığımız bölünme korkumuzu aşmanın da en iyi yoludur. Her bireye ve gruba başkalarının özgürlük alanına girmemek şartıyla azami özgürlük tanıdığımızda toplumdaki Türk/Kürt, Alevi/Sünni, dindar/laik, batılı/doğulu gibi karşıtlıkları da yumuşayacak ve Milli Mücadele döneminde kurulan kader birliği güçlenecektir.

Sağlam, canlı, gurur duyacağımız bir Cumhuriyet kurmayı başarabiliriz, ama kurtarıcı bekleyerek değil hep birlikte sorumluluk alıp elimizi taşın altına koyarak. Uzlaşarak, birbirimizi daha iyi tanıyarak, yaratıcı yeni çözümler arayarak, başkalarının başarı ve başarısızlıklarından ders alarak.

Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamayı hak etmek için Cumhuriyet’in kuruluşunu bir an önce tamamlayalım!



Friday 23 October 2015

İlkokullara Arapça seçmeli ders fena fikir değil, ama maalesef gerçekleşme imkanı sıfır

Basında çıkan haberlere göre hükümet ilkokullara Arapça seçmeli ders koymayı düşünüyormuş.

Arapça BM dillerinden biri. Türk kültürü ve tarihi açısından önemli bir dil. Ortadoğu ile gelişen ticari ve finansal ilişkiler Arapça bilmenin pratik faydasını artırıyor. Buraya kadar mesele yok.

Ama maalesef pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da hükümetimiz ölçüp tartmadan, hesap kitap yapmadan yola çıkmış.

Türkiye'de 70 yıldır imam-hatip liseleri, 50 yıldır imam-hatip ortaokulları var. Bu okullarda yüz binlerce öğrenci öğrenim gördü. Gel gör ki imam-hatip lisesi mezunlarının yüzde biri bile Arapça bilmiyor. Nasıl ki devlet okullarımızda sözde 8 yıl İngilizce öğrenen çocuklarımız İngilizce bilmez, imam-hatip liselerinde sözde 8 yıl Arapça öğrenen çocuklarımız da Arapça bilmez. Bunun trajikomik örneklerinden birini geçen yıl "aleyna" kelimesinin anlamını bilmeyen Samsun Müftüsü olayında gözlemlemiştik.

Ülkemizdeki Arapça bilen eleman açığının boyutunu Arap ülkeleriyle iş yapan şirketler de, Dışişleri Bakanlığı'mız da gayet iyi bilir. Tanıdıklarınıza sorun, anlatacakları hikayeleri dinleyin.

Türkiye'de ilkokullarda seçmeli Arapça dersi vermemize imkan sağlayacak bir Arapça öğretmeni kaynağımız yok. Bu nedenle hükümetimizin önerisi iyi niyetli de olsa abesle iştigalden ibaret. Bu hamleden çıkacak tek netice pek çok ilkokul öğrencisi ve velisinin vaktini boşa harcamak olur.

Geçen yıl benzer bir tartışmayı Osmanlıca konusunda yaşamıştık - o konudaki blog yazımı ilişikte bilgilerinize sunuyorum.

Ulusal bir politika olarak Arapça öğretim işine gireceksek işe ilkokullara seçmeli ders koyarak değil Arapça öğretmeni yetiştirerek başlayalım. O zamana kadar da birbirimize Rosetta Stone Arapça öğretme programı hediye ederek idare edelim.


(Merak edenler için: yukarıda "İnşaallah" yazıyor...)

Thursday 22 October 2015

1 Kasım seçimleri öncesinde son bir analiz ve genel değerlendirme

18 Ekim’de yayınladığım blog yazısı üzerine epey yorum ve soru geldi. Daha kapsamlı bir yazıyla birkaç konuya değinmek istedim:
  • Seçim Haritası web sitesinin kullanıcı profili hakkında daha fazla bilgi vermek;
  •  Milletvekili sayısı hesaplama modülümüze girilen verileri daha detaylı ve daha eskiye giderek incelemek;
  •  Anketler, bahis siteleri, akademik çalışmalar ve diğer verilerin hepsini üst üste koyarak nihai bir değerlendirme yapmak. 

Seçim Haritası hakkında detaylı bilgi

Seçim Haritası 2013 yılı yaz aylarında Türk vatandaşlarının siyaset hakkında doğru ve güncel bilgi edinmesine yardımcı olmak, siyasete katılmasını ve siyasi görüşlerini paylaşmasını kolaylaştırmak amacıyla kuruldu. Mart 2014 yerel seçimleri, Temmuz 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Haziran 2015 genel seçiminde kullanıcılara hizmet verdi.

Google Analytics verilerine göre kurulduğundan bu yana 5,3 milyon kullanıcı ziyaret etti. Mart 2014 yerel seçimlerinde 100 bin, Haziran 2015 genel seçiminde ise 2,1 milyon oy kullanıldı.

Sitede kullanılan oyların partilere göre dağılımından seçim sonuçlarıyla ilgili bir öngörü yapma iddiasında asla olmadık, zira tüm seçmenleri tesmil eden bir örnekleme yapılması söz konusu değil. İsteyen kullanıcı siteye kaydolup oy kullanıyor. Sitenin en yoğun kullanıldığı dönem aday belirleme süreci oluyor – sitede her adayın oy sayısı arttıkça artan güvenlik mekanizmaları olduğu (önce kısıtlamasız, sonra IP kontrolüyle, daha sonra üye kaydıyla, en son SMS teyidiyle) için site bu dönemde aday adaylarının tabadan gördükleri desteği çevrelerine ve parti yönetimlerine “sinyalledikleri” bir mecra haline geliyor.

Bunun yanında siyasetle ilgili bilgileri kolay ulaşılabilir şekilde derledik ve interaktif uygulamalar geliştirdik. 1990’ların başından bu yana genel ve yerel seçim sonuçlarına ulaşmak, bunları iller bazında sosyoekonomik göstergelerle karşılaştırmak mümkün. Önde gelen siyasetçilerin twitter’daki seyri, en son açıklanan anket sonuçları, “hangi partiye yakınsınız” analizi mevcut.

Sitede aday oylamaları dışında en çok ilgi gören uygulama “seçim simülasyonu” oldu. Modül çok basit: dört partinin oy oranını giriyorsunuz, Türkiye genelindeki milletvekili dağılımını gösteren bir grafik ile her ilde en çok oyu hangi partinin aldığına göre renklendirilmiş bir harita alıyorsunuz. Bu çıktıyı sosyal medyada paylaşabiliyorsunuz. 

Seçim simülasyonu uygulamasına bu linkten ulaşabilirsiniz. Haziran 2015 seçimlerinde oldukça başarılı sonuç verdi.

Seçim Haritası verisinden yaptığımız çıkarımlar

Seçim simülatörünün gördüğü yoğun ilgiden hareketle 1 Kasım seçimleri için anketlerden tamamen farklı bir veri kaynağı oluşturabilir miyiz diye düşündük.

Mantık çok basit: kullanıcılar seçim simülatörüne (her zaman değil) ama sıklıkla gerçekleşmesini muhtemel gördükleri oy kombinasyonlarını girerler ve bunun yol açacağı milletvekili dağılımını ararlar. Bilimsel olarak test edilmiş bir teori değil, ama akla yakın bir hipotez. 7 Haziran seçimlerinde bir kez test ettik, 1 Kasım seçimlerinde tekrar test edeceğiz.

Geçen seçimde, modülün uygulamaya alındığı 31 Mart 2015’ten 6 Haziran 2015’e kadar 1 milyon 39 bin 4 partili oy kombinasyonu girilmiş. Partilerin ortalama oy oranları ve standart sapmaları şöyle:

AKP %41,1 (%5,2) CHP %27,3 (%3,6) MHP %16,9 (%2,8) HDP %10,0 (%1,6)

Bu seçimde ise, modülün uygulamaya alındığı 10 Temmuz 2015’ten 16 Ekim 2015’e kadar 366 bin 4 partili oy kombinasyonu girilmiş. Partilerin ortalama oy oranları ve standart saplamaları şöyle:

AKP %39,5 (%5,6) CHP %27,7 (%4,1) MHP %15,4 (%3,9) HDP %12,3 (%3,0)

Sitemiz kullanıcısının genel seçmen profiline göre biraz farklı bir yapıda olduğunu da gözlemliyoruz. 2015 yılı başından beri kullanılan oylardan %41,7’si AKP, %20,1’i MHP, %14,0’ı CHP, %11,5’i HDP, %6,0’ı SP, %3,7’si bağımsız adaylara verilmiş. Yani Seçim Haritası kullanıcıları içinde AKP ve HDP seçmenlerinin oranı ulusal oy seviyeleri oranında, MHP ve SP seçmeni göreceli olarak yüksek, CHP seçmeni ise göreceli olarak düşük. Seçmenler 1 Kasım seçimleri için simülatörü kullandıklarında 7 Haziran seçim sonucunu bilerek hareket ediyorlar. Bu da dikkate alınması gereken bir husus.

Tüm bu perspektifleri değerlendirdiğimizde sitemizin verisinin AKP ve MHP oylarında az miktarda azalış, CHP oylarında ise az miktarda artış olacağına işaret ettiğini söyleyebiliriz. HDP için ise bir çıkarım yapmak zor, zira 7 Haziran öncesi çok düşük standart sapma kullanıcıların simülatörü daha ziyade “HDP barajı geçerse ne olur, geçmezse ne olur” sorusuna cevap ararken kullandıklarını gösteriyor. Bu seçimde HDP oylarının ortalama %12,3 olarak girilmesini bizim sitedeki farktan hareketle HDP oyları %2,3 yükseldi olarak yorumlamak da, 7 Haziran seçim sonucunun altında kaldığından hareketle HDP oyları %0,7 aşağıda olarak yorumlamak da yanlış olur.

Elimiz değmişken tahminlerin zaman içindeki seyrini de inceledik. 31 Mart – 6 Haziran arası günlük ortalamalara baktığımızda AKP ortalamasının %42 civarında başlayıp %40’a kadar inip tekrar %41 civarına yükseldiğini görüyoruz. CHP ortalaması %26’dan başlayıp %28’e doğru yükseliyor. MHP ortalaması %17 civarında göreceli olarak az dalgalanıyor. HDP ortalaması ile %10’un biraz altından başlayıp %10’un biraz üzerine çıkıyor. Verinin bu boyutundan bir sonuç çıkarmak mümkün değil.

Seçim Haritası ile ilgili detaylı bilgileri bu şekilde verdikten sonra anketler, bahis sitelerindeki son durum ve geçmiş seçimlerden çıkarabileceğimiz derslere göz atalım.

Anketler

Elimize Ekim ayı boyunca yayınlanmış 16 adet anket geçti. Partilerin ortalama oyları şöyle:

AKP %42,3 CHP %27,1 MHP %14,7 HDP %12,8

Bu anketleri yapan kamuoyu araştırma şirketleri arasından adları en çok bilinen, uzun zamandır faaliyette olan 8 tanesini seçtimizde ise şu sonuç ortaya çıkıyor:

AKP %41,9 CHP %27,5 MHP %15,0 HDP %12,5

Anketlerle ilgili ilk akla gelen sorun, şu anda Türkiye’nin 10, belki de 15-20 ilinde anket yapılabilecek bir ortam olmaması. Bu şartlarda yapılan anketler en iyi niyetli ve kaliteli şekilde yapılmış olsalar bile partilerin Türkiye çapındaki oy oranını tahmin edebilirler mi? Hep birlikte göreceğiz.

Mevcut koşulların yanında araştırmalarda her zaman karşımıza çıkan kalibrasyon sorunu var. Seçmenlerin “tercihlerini saklama” eğilimi partiler arasında eşit değildir. Siyasi koşullar birkaç seçim dönemi aynı kaldığında bu eğilimler tahmin edilebilir ve sahadan alınan veriler eski tecrübeler dikkate alınarak rafine edilebilir. Artan kutuplaşma ve HDP’nin barajı seçmesi sonrasında kalibrasyonun yenilenmesine ihtiyaç var. Bu nedenle en kaliteli kamuoyu araştırmalarının bile sapma ihtimalinin birkaç yıl öncesine göre artmış olduğunu unutmamak gerekiyor.

İç dinamiklerden kaynaklanan olumsuzluklara ek olarak Avrupa ülkelerinde 2015 yılında yaşanan büyük sürprizler var: İngiltere, Polonya ve Yunanistan’da seçimlere birkaç gün kala son derece güvenilir şirketler tarafından yapılan anketler sonuçlardan çok uzak kaldı. Sorunun katılım oranı varsayımlarının şaşmasıyla ilgili olduğu tahmin ediliyor. Türkiye’de katılımla ilgili bir sürpriz olasılığı düşük, ancak bu tür riskleri de göz önünde tutmakta fayda var.

Bahis siteleri

Bahis sitelerinde de anketlerle yakın oranlar gözleniyor. Örneğin sosyal medyada en çok adı geçen yurt dışı bahis sistesindeki bahis oranlarının işaret ettiği parti oy oranı yüzdesi ortalamaları şöyle:

AKP %41,4 CHP %27,0 MHP %16,2 HDP %12,7

MHP oyları anketlere göre biraz daha yüksek, diğer üç partinin oyları anketlere yakın seviyede öngörülmüş.

Geçmiş tecrübeler

Son olarak akademik çalışmalar ve geçmiş seçim tecrübelerimizden hareketle birkaç tespit yapalım.

Türk seçimleriyle ilgili siyaset bilimi literatüründen hareketle milli gelir büyüme hızındaki her %1’lik değişimin iktidar partisi oy oranına %1-1.5 oranında etki etmesi muhtemel. 1 Kasım öncesi son 12 aylık büyüme oranı 7 Haziran öncesi son 12 aylık büyüme oranına göre %2 daha aşağıda olursa bunun AKP oyları üzerinde %2-3 seviyesinde bir olumsuz etkisi olması mümkündür.

Büyüme oranı rakamları söz konusu dönemden birkaç ay sonra açıklandığından mevcut büyüme hızını bilmiyoruz. Bir varsayım yapmak yerine büyüme hızıyla yakın ilişkili bir ekonomik veri olarak tüketici güven endeksine bakabiliriz. Endeksin bu hafta açıklanan seviyesi 2014 yerel seçimleri öncesi seviyesine göre epeyce, 7 Haziran 2015 genel seçimleri öncesindeki seviyesine göre de biraz aşağıda. Bu veri, AKP oylarında 7 Haziran’a göre sadece küçük bir düşüş olacağına işaret ediyor.

Ekonomik veriler dışında dikkate alabileceğimiz konular da var. Pek çok kez gözlemlenmiş bir vaka, seçmeni “itelemek” ters tepiyor. Örneğin, 17-25 Aralık AKP oylarını düşürmedi. CHP’nin laiklik elden gidiyor teması 2007 seçimlerinde başarısız oldu. AKP kapatma davası AKP oylarını artırdı. Bu sefer itelemeyi iktidar partisi olarak AKP yaptığından bunun AKP oyları üzerinde olumsuz etkisi olması mümkün.

Marjinal, yani sandığa gitme olasılığı daha düşük olan seçmen kategorilerinde AKP payı yıllardır daha yüksek. Ayrıca, 2015 yılı başından bu yana geçmişte AKP’ye oy vermiş olanlar arasında kararsızların oranı diğer partilere oy verenler arasındakine göre biraz daha fazlay. Bu durumda yüksek katılımın AKP lehine çalışacağını tahmin edebiliriz.

Dört büyük parti dışındaki partilerden son dört ayda sonucu etkileyecek bir çıkış, kayda değer bir faaliyet gösteren olmadı. Bu durumda diğer partiler toplamının %4,8’den biraz azalacağını düşünüyorum.

Sonuç

Seçim Haritası verisinden başlayarak partilerin 1 Kasım seçim performansı hakkında genel bir değerlendirme yapmaya çalıştım. Sürç-i lisan ettiysem affola.

Tüm bu veri, tespit ve analizlerden hareketle şahsi tahminim nedir?

AKP %39, CHP %27, MHP % 17, HDP %13.



Bu oy oranlarını Seçim Haritası milletvekili hesaplama modülüne girdiğimizde çıkan sonuç ise şöyle:

AKP 241, CHP 140, MHP 89, HDP 80.

1 Kasım seçimlerinin milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.


Sunday 18 October 2015

1 Kasım 2015 seçim tahminleri için farklı bir veri

Seçimler yaklaştıkça kamuoyu araştırma şirketlerinin çok sayıda anketi yayınlanıyor. Türkiye’de geçmiş seçimlerdeki manipülasyon iddialarından dolayı anketlere güven zaten pek yüksek değildi. Anketleri yayınlayanların tarafsızlığı ve iyi niyeti bir yana, bu seçim öncesinde gergin siyasi ortamın en tarafsız ve kaliteli ölçümü bile zorlaştırması muhtemel – seçmenler siyasi tercihlerini açıklamakta önceki seçimlere göre daha çekingen olabilirler.

İç dinamiklerden kaynaklanan olumsuzluklara ek olarak Avrupa ülkelerinde 2015 yılında yaşanan büyük sürprizler var: İngiltere, Polonya ve Yunanistan’da seçimlere birkaç gün kala son derece güvenilir şirketler tarafından yapılan anketler sonuçlardan çok uzak kaldı.

Türkiye’deki seçimleri ürün yelpazelerine alan yabancı bahis siteleri var. Bu sitelerdeki fiyatlardan anketlere alternatif tahminler yapmak mümkün.

Seçim Haritası ekibi olarak anketler ve bahis siteleri dışında bir tahmin yöntemi geliştirilebilir mi diye düşündük.

Seçim Haritası’nda 7 Haziran 2015 seçimleri için bir milletvekili sayısı hesaplama modülü geliştirmiştik. Partilerin hangi oy oranıyla kaç milletvekili çıkartabileceğini hesaplamak için önceki seçimlerde iller seviyesindeki oy dağılımlarını kullandık. Modül 7 Haziran seçimleri öncesinde 300 bin kez kullanıldı.

Modül çok basit: dört partinin oy oranını giriyorsunuz, Türkiye genelindeki milletvekili dağılımını gösteren bir grafik ile her ilde en çok oyu hangi partinin aldığına göre renklendirilmiş bir harita alıyorsunuz. Bu çıktıyı sosyal medyada paylaşabiliyorsunuz. Bu linkten ulaşabilirsiniz.

7 Haziran seçimlerinden sonra yeniden seçime gidilmesi ihtimali belirdiğinde modülü 7 Haziran seçimlerinin illerdeki oy dağılımlarına göre güncelleyerek tekrar kullanıma açtık.

Google Analytics verilerine göre 10 Temmuz 2015 ile 16 Ekim 2015 tarihleri arasında Seçim Haritası sitesini 317 bin kullanıcı ziyaret etmiş. Bunlardan 95 bini milletvekili sayısı hesaplama modülünü kullanmış. AKP, CHP, MHP ve HDP’nin oy oranları için 366 bin farklı kombinasyon hesaplama modülüne veri olarak girilmiş.

Kullanıcıların modülü kullanırken partiler için muhtemel gördükleri oy oranlarını mı giriyorlar? Açıkçası, emin değiliz. Ancak partiler için girilen oy ortalama ve standart sapmalar oldukça makul görünüyor. Bu nedenle büyük bir kullanıcı kümesinden gelen bu veriyi dikkate değer buluyoruz.

Modüle girilen ortalama oy seviyeleri şöyle:

AKP %39,5 CHP %27,7 MHP %15,4 HDP %12,3


95 bin seçmenin denediğini 366 bin oy oranı kombinasyonu önemli bir veri, ama acaba tahmini yapan kitle genel kitleyle benziyor mi? Maalesef tahminleri yapanlara seçimde hangi partiye oy vereceklerini sormadık, onun için doğrudan ölçemiyoruz. Öte yandan dolaylı bir verimiz var: sitemizin genel trafiğinin partiler arası dağılımını biliyoruz.

Seçim Haritası’nda 2015 yılı boyunca 2 milyon 86 bin oy kullanılmış. Oylar adaylara veriliyor, ancak adaylara verilen oyları adayların mensubu olduğu partilere göre dağıttığımızda şu sonuç ortaya çıkıyor: AKP %41,7 MHP %20,1 CHP %14,0 HDP %11,5 SP %6,0 Bağımsız %3,7

Seçim Haritası kullanıcıları içinde AKP ve HDP seçmenlerinin oranı ulusal oy seviyeleri oranında, MHP ve SP seçmeni göreceli olarak yüksek, CHP seçmeni ise göreceli olarak düşük.

Milletvekili sayısı hesaplama modülüne girilen tercihlerdeki ortalama oy oranı 7 Haziran’a kıyasla daha yüksek olan tek parti CHP. Bu nedenle, site kullanıcıları içindeki CHP seçmenlerinin oranının genel seçmen kitlesindeki CHP seçmenlerine göre daha yüksek olup olmadıklarını kontrol etmekte yarar vardı. Görünen o ki, CHP oylarının yükseldiği tahminini yapan örneklemimiz genel seçmen kitlesine göre daha az CHP seçmeni içeriyor. Tahminin güvenilirliğini artıran bir faktör.

Yaptığımız bu analiz bilimsel bir örneklemeye dayanmıyor, onun için sonuçlara temkinli yaklaşmakta fayda var. Ancak kamuoyuna açıklanan anketler ve bahis sitelerinde oluşan fiyatların yanına üçüncü bir veri kaynağı olarak seçimlerle ilgilenen herkesin dikkatine sunmak istedik.