Friday 6 November 2015

CHP neyi farklı yapabilirdi?


CHP 1 Kasım seçim kampanyasında neyi farklı yapabilirdi?

“Neden sadece CHP’ye yükleniyorsun” diye kızmayın. AKP’yi dün ele aldım: her iki seçimde de AKP lehine çok adaletsiz bir kampanya ortamı varken, AKP’nin neden 7 Haziran’da başarısız, 1 Kasım’da başarılı olduğunu açıklamaya çalıştım.

Diğer iki partiye gelince - AKP ile PKK arasında sıkışan HDP’nin 1 Kasım’da hareket alanı çok kısıtlıydı. MHP’de ise genel başkan Devlet Bahçeli hiç bir şey yapmamaya kararlıydı. Bu nedenle HDP ve MHP için söylenebilecek fazla bir şey yok.

CHP her iki seçimde de bazı şeyleri önceki seçimlere göre daha iyi yaptı, hakkını teslim etmek lazım. Vaadler konusunda ilk defa AKP’nin gölgesinde kalmadı, hatta AKP’yi kendisini taklit etmeye mecbur etti. Kemal Kılıçdaroğlu 2011 ve 2014’e göre daha iyi performans gösterdi. Kampanyalar negatif ve tepkili değil pozitif ve ümit verici şekilde tasarlandı. 7 Haziran öncesinde yapılan geniş kapsamlı önseçim parti tabanına ciddi hareket getirdi.

Bazı konularda ise CHP’nin zaten önemli bir değişim yapmasını beklemek gerçekçi değildi. Sahada ev ev gezen AKP teşkilatını kurmak bir nesil aldı, CHP’nin arayı bugünden yarına kapatması mümkün değil. Çok daha fazla belediye AKP’nin elinde olduğundan partiye imar rantı aktarma ve bu şekilde kaynak yaratma konusunda AKP avantajlı. AKP iktidarda olduğu ve kamu kaynaklarını adil kullanmak gibi bir derdi olmadığı için, devletin hem para hem de insan kaynakları azami olarak AKP lehinde kullanıldı. Bu faktörleri de kısa vadede sabit kabul etmek lazım.

Zaten yapılanlar ve zaten yapılamayacak olanları bir kenara bırakınca CHP’ye kalan hareket alanı şu kulvarlardan oluşuyordu:
  • Meclis’teki faaliyetler
  • Koalisyon müzakere stratejisi
  • Kampanya teması
  •  Listeler

Elindeki bu araçları CHP etkin kullanabildi mi? Bence hayır, çok daha iyisi yapılabilirdi.

7 Haziran’da AKP’nin Meclis çoğunluğunu kaybetmesi büyük bir fırsattı. Diğer üç parti AKP karşısında birleşememiş olsa da Meclis iki seçim arasında çok daha aktif kullanılabilirdi.

CHP Meclis başkanlığı seçiminde Deniz Baykal’ı aday göstererek hata yaptı. Ne kendi tabanında, ne de diğer partilerin kararsız seçmenleri nezdinde bir faydası oldu. MHP’nin aday gösterdiği Ekmeleddin İhsanoğlu CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak üzerinde uzlaşılabilecek makul bir adaydı. MHP’nin HDP ile işbirliği yapmayı reddettiği bir ortamda MHP’ye bir jest yapılacaksa Başbakanlığı Devlet Bahçeli’ye teklif etmektense MHP adayı İhsanoğlu’nu Meclis başkanı seçmek için HDP’yi ikna etmeye çalışmak daha faydalı bir hamle olurdu.

Meclis başkanlığı seçiminin ardından Meclis çok az çalıştı. Halbuki devleti, medyayı, sahayı kontrol etmeyen CHP’nin en çok iş çıkaracağı yer Meclis’ti. Meclis 550 milletvekilinin beşte birinin (110) imzasıyla toplantıya çağrılıp üçte birinin (184) katılımıyla oturumu açabiliyor. Meclis başkanının işi yokuşa sürme imkanları elbette var, ama başkan AKP’li de olsa ısrarlı taleplere karşı Meclis’i kapalı tutmaya çalışması seçmen nezdinde ters teperdi.

CHP’nin 132 milletvekili kendi başlarına Meclis’i sürekli toplantıya çağırıp MHP ya da HDP’den 52 kişinin katılımıyla da açık tutabilirlerdi. Yolsuzluk dosyalarından seçim kanununa, eğitimden sağlığa, imardan güvenlik politikalarına Meclis’te güvenoyu almamış Davutoğlu hükümetini sürekli baskı altında tutmak mümkündü. Böyle bir strateji, AKP üst yönetimini sahadan Meclis’e çekme imkanı da verebilirdi.

CHP, koalisyon müzakere stratejisinde daha organize olabilirdi. Cumhurbaşkanı’nın 45 günlük sürenin sonunda tekrar seçim kararı riski alma ihtimali baştan belliydi. Bu seçime AKP’li bir hükümettense CHP’li bir hükümetle girmek çok değerliydi. Bu durumda, AKP ile müzakerelerde CHP önerilerini anında halkın da önüne koyarak yapabilir, “15 günde sonuç alınamazsa görevi biz istiyoruz” mesajını altını çizerek vurgulayabilirdi. Cumhurbaşkanı’nın ayak sürümesi halinde sürekli toplantı halinde tutulan Meclis’te karşı hamleler yapma imkanı vardı.

Kampanya cephesinde ise CHP 1 Kasım’da 7 Haziran’ın üzerine fazladan bir şey koymazken AKP stratejisini temelden değiştirdi. CHP 7 Haziran’da “bu sefer iktidara hazırız” dedi ve bu iddiası genel olarak kabul gördü. 1 Kasım’da bunun üzerine “tek başına iktidar, ama bu sefer biz” gibi bir mesaj öne çıkarılabilirdi. AKP’nin stratejisini seçenekleri “ya AKP tek başına iktidarı, ya AKP’li koalisyon, ya hükümet bunalımı” olarak dar bir alana hapsetmek üzerine kurduğu bir ortamda CHP, AKP’nin tek başına iktidar vurgusunu kullanan ama “onlar değil biz” diyen bir mesajla yanıt verebilirdi.

Listeler konsunda da bir hamle yapma fırsatı vardı. 7 Nisan günü yapılan önseçim 7 Haziran seçimlerin öncesinde CHP teşkilatı ve seçmenini beklenmedik oranda ateşlemişti. İki seçim arasında AKP listelerini yarıya yakın değiştirirken CHP’nin aynı listeleri merkez yoklaması ile bildirmesi önemli bir fırsatı heba etti. 7 Haziran’da alınan netice 2011 seçimleriyle hemen hemen aynı olduğu için, ortada büyük bir başarı yoktu. Listeleri değiştirmek teşkilata ve seçmene anlatılabilirdi. Tüm üyelere açık önseçim tamamen ya da kısmen yenilenebilirdi.

Hatta her seçim bölgesinde 7 Haziran’da kazanılan milletvekillerinin altındaki pozisyonlar için tüm seçmenlere açık, Şili/Kore/Fransa/İtalya tipi bir önseçim yapılabilirdi. Bu konuda çeşitli teklifler sivil toplum örgütleri ve siyasi aktivistler tarafından yıllardır CHP’ye sunuluyordu.

Sonuç olarak, 1 Kasım seçimlerinde CHP’nin elindeki fırsatı iyi değerlendiremediğini söylemek mümkün. Bazı doğru adımlar attı, bazı sorunları ise çözmesi zaten mümkün değildi, ama yine de elde somut birşeyler yapılabilecek dört kulvar vardı. Ne Meclis’te, ne koalisyon görüşmelerinde, ne kampanya temasında, ne de listelerin belirlenmesinde CHP yönetimi fark yaratacak, ses getirecek bir hamle yapamadı. AKP ise olaylar karşısında hızlı ve etkin tepkiler verdi, stratejisini sürekli güncelledi.

AKP’nin enerjisini MHP ve HDP’ye yoğunlaştırdığı bir ortamda, yenilmezlik imajı da çizilmişken aslında CHP’nin önü açıktı. Fakat AKP’nin insiyatifi eline geçirmesine mani olunamadı. Spor, satranç ve savaşta olduğu gibi siyasette de insiyatifi eline geçiren mücadeleye 1-0 önde başlıyor.


2 comments:

  1. Ihsanoglunun, Yilmaz'dan farkli davran(abil)me alani oldugunu sanmiyorum. Hem MHP'ye Bahceli vasitasiyla bicilen misyon AKP'yi tek basina iktidar yapmakti, hem de kendi ideolojisine ters duserdi. Onun disindaki diger analizlerinizin dogruluguna inaniyorum.

    ReplyDelete
  2. Keşke CHP yönetimi senden bu konularda destek alsa. Meclis başkanlığı konusunda ilk adımın chp ve hdp kanadından gelmesi ve mhp ye jest yapılması toplumda olumlu karşılansa da sonuç vermezdi bence. Mhp "akp dağılıyor" yalan istihbaratına kitlenmişti. Hdp de o dönem reddedilme tepkisi içinde bu adımı atamadı sanırım.
    Chp artık çok kesin bilgi, belge vs. olmadan sürekli "yolsuzluk, hırsızlık" söyleminden de uzaklaşmalı ve yapıcı muhalefet ile sosyal, akademik ve iş dünyasına dönük söylemini öne çıkarmalı. İş ve işçi dünyasını yakın takibe alıp her ortamda biraraya gelmeli ve dinleyen, öğrenen, fikir, proje üreten parti konumuna geçmeli.
    Halkın bağnazlaşan sosyal yaşantısının mutluluk getirmeyeceğinden hareketle özellikle gençleri hedeflemeli ve doğru rol modeller olmalı. Eğitim yükseldikçe ve yaş azaldıkça artan seçmen kitlesini o temelde kapsayıcı genişletmeli. Bunu yaparken oy alamadığı seçmene yaranmaya çalışmayı değil dünyayı yakalayan vizyonu temsil etmeli.
    Ve Ümit senin gibi insanları arayıp bulmalı, oy ve Ötesi'nin ulaştığı kitleyi sadece seçimlerde değil, seçim dışında da kendi sokak, mahalle, il vb. bilinçlendirme çalışmalarında destekleyip parti çalışmalarına katmalı.
    Ve de elbette memur kılıklı adam gitmeli. Parti önce içte yenilenmeli. Proje, fikir üretemeyen bayrağı devretmeli.

    ReplyDelete