Sunday 3 November 2013

Katılımcı ve özgürlükçü demokrasi için çok önemli bir kavram: Açık önseçim

Partilerin ulusal ya da yerel seçimli pozisyonlar için göstereceği adayların parti üst yönetimi, parti teşkilatı ya da parti üyeleri yerine doğrudan seçmenler tarafından belirlendiği sistemlere “açık önseçim” denir.  Açık önseçim 1960’lı yıllarda ABD’de uygulanmaya başlayan, son 10 yılda Avrupa ülkelerinde de yaygınlaşan bir sistemdir.

ABD’de şu anda 50 eyaletin tamamında her iki parti bu sistemi uygulamaktadır.  Seçmen kayıtları eyalet bazında o eyaletin seçim kurulu tarafından tutulur.  Seçmenler kütüğe kaydolurken parti tercihi de belirtir.  Önseçim partiler tarafından değil eyalet seçim kurulu tarafından düzenlenir.  “Tam açık” ve “yarı açık” olarak iki ayrı sistem söz konusudur.  Yarı açık önseçimde, seçmenler sadece kütüğe kaydolurken belirttikleri partinin önseçiminde oy kullanabilir.  Tam açık önseçimde ise seçmenler kütükteki kayıtları nasıl olusa olsun istedikleri tek bir partinin önseçiminde oy kullanabilir.  

Her iki partinin başkanlık seçimlerinde çok rekabetçi birer önseçim yaşadığı 2008 yılında 220 milyon seçmen içinden 35 milyonu Demokrat Parti, 20 milyonu da Cumhuriyetçi Parti önseçiminde oy kullanmıştır.

Açık önseçim 2000’li yıllarda Avrupa’daki partiler tarafından da benimsenmeye başlamıştır.  Şu ana kadar Avrupa’daki en büyük açık önseçim 2012 Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Fransa Sosyalist Partisi tarafından yapılmıştır.  Fransa Sosyalist Partisi üyelerinin doğrudan oy kullanabildiği bu önseçimde Sosyalist Parti üyesi olmayan seçmenler de partiye en az 1 Euro bağış yapmak ve “Fransa solunun temel ilkeleri” başlıklı bir cümlelik bir metni imzalamak şartıyla oy kullanabilmiştir.  Francois Hollande, birinci turda 2.7 milyon, ikinci turda ise 2.9 milyon seçmenin oy kullandığı bir süreçle Sosyalist Parti Cumhurbaşkanı adayı olarak seçilmiştir.

Açık önseçim son yıllarda İtalya ve Yunanistan’daki sol partiler tarafından da benimsenmiştir.  Yeşiller Partisi sistemi Avrupa çapında uygulama kararı almıştır.  Britanya Muhafazakar Partisi de açık önseçim uygulamasını tartışmaktadır.  Dünyanın diğer bölgelerinden de Şili ve Güney Kore örnekleri verilebilir.

Türkiye’deki mevcut siyasi partiler kanunu açık önseçimi zorlaştırmaktadır.  Ancak bu zorlukların Fransa Sosyalist Partisi’nin kullandığına benzer bir süreçle aşılabileceğini düşünüyoruz.  Açık önseçim yapmak isteyen siyasi parti, adaylarını resmen merkez yoklaması ile belirleyip, merkez yoklaması sonucunda YSK’ya bildireceği adayları kendi düzenleyeceği  bir açık önseçim ile belirleyebilir. 

Açık önseçim dünyada genelde fiziki (sandık başında) olarak uygulanmaktadır.  Ancak Güney Kore’deki merkez sol parti son Curhurbaşkanlığı seçiminde tamamen elektronik/mobil bir sistemi başarıyla denemiştir.  Türkiye’de açık önseçimi elekronik/mobil olarak gerçekleştirebilecek altyapı mevcuttur.  Ancak ilk denemede güvenilirliği artırmak açısından fiziki (sandık ve parmak boyamalı) bir süreç tercih edilebilir.



No comments:

Post a Comment