Thursday 14 November 2013

Uluslararası siyasetin Real Madrid'i Barcelona'sı bizde mi?

Biz Türkiye'de kızlı erkekli aynı evde nasıl kalınır, vali Hüseyin Avni Coş gerçek mi karikatür kahramanı mı gibi lüzumsuz konuları tartışırken İsrail'de önemli bir olay oldu. Hakkındaki yolsuzluk iddiaları nedeniyle Dışişleri Bakanlığından istifa etmiş olan Avigdor Lieberman görevine geri döndü. Geçmiş tecrübelere bakıldığında Türkiye-İsrail ilişkilerinde heyecanlı günler yaşanma ihtimali yüksek. 

Ne İsrail Başbakanı Netanyahu'nun, ne de Lieberman'ın politikalarını tasvip etmek mümkün değil. Filistin topraklarında acımasız bir Apartheid rejimi yürütürken sürekli mağdur edebiyatı yapıp zeytinyağı gibi üste çıkabilmeleri tüm dünya için bir utanç kaynağı. Ancak şöyle bir gerçek var: hükümetimiz bu çılgın ikili ile Fenerbahçe / Galatasaray rekabeti kıvamında amansız bir atışmaya girmeyi seçti - Erdoğan / Davutoğlu ikilisi Netanyahu / Lieberman ikilisine karşı.

Burada Türk vatandaşı, seçmeni ve vergi mükellefi açısından şöyle bir sorun var. İnsan hakları sicilleri utanç verici olabilir, ama Netanyahu / Lieberman ikilisi uluslararası siyasetin Real Madrid veya Barcelona'sı sayılır. Reelpolitikten ikili ilişkilere, teknik altyapıdan propagandaya çok ciddi ve profesyonel bir rakiple karşı karşıyayız. Bizim takım ise son bir yıllık performansına baktığımızda bir Fenerbahçe / Galatasaray değil 2.ligin son sıralarındaki Dardanelspor / İstanbul Güngörenspor ayarında.

Sormak lazım: Real Madrid / Barcelona karşısına en azından Fenerbahçe / Galatasaray koyamayacaksak bu maça neden çıkıyoruz? Kadınların durumundan ekonomiye, demokratikleşmeden çarpık kentleşmeye bin tane iç meselemiz varken Türkiye'nin önceliği İsrail ile kişisel bir didişme mi olmalı? Ortadoğu kavgalarına karışmalı mıyız? Bence cevap hayır.

Büyük ihtimalle çok yakında göreceğimiz ilk Netanyahu / Lieberman - Erdoğan / Davutoğlu karşılaşmasında bunları hatırlayalım.


No comments:

Post a Comment